Çarşamba, Eylül 28, 2005

İş hayatından bir alıntı

Çoban köpeği dili dışarıda bir o yana bir bu yana koşup koyunları kendi istediği yöne doğru iteklemeye çalışıyordu. Bu konuda o kadar ısrarcıydı ki onun istediği yöne gitmeyen koyunları yeri geldiğinde ısırabiliyordu da. Bazı koyunlar ufak tefek sıyrıklarla atlatmayı başarsa da sonuç olarak tabi ki ısırılmış oluyorlardı.

Köpek tüm koyunları itelemek kakalamak ve ısırmaktan çok mutluydu. Belki koyunlar o yöne doğru gitmekte direniyorlardı ama o itiyordu ya, elinden ya da dişinden gelen her şeyi yapıyordu ya. Dilli dışarıda sahibine gidip "aferin" talep edebilirdi.

Aslında çoban için önemli olan koyunların bir yöne itilmesi mi yoksa sadece koyunların itilmesi miydi bilemiyoruz. Ya da aslında belki de koyunların itilmesi ya da orada duruyor olması bile önemli değildi. Çoban için önemli olan, koyun sahiplerinin geldiklerinde koyunlarının kuzulamış olmaları, etlerinin diri olmaları ve en önemlisi de kurda kaptırılmamış olmasıydı. Çobanı besleyen ağaları sadece bununla ilgileniyorlardı.

Köpek koyun sahiplerinin bu taleplerini biliyor olsaydı, hala koyunları ısırarak bir yere götürmeye çalışır mıydı?

Köpek sadece gelen kurtları kovalamak gibi ulvi bir göreve sahip olduğunu düşünüp, koyunları rahat bırakıp gelen kurtları izlemeye dalsaydı muhtemelen bekleme stresinden midesi kavrulup yanardı. O halde arada sırada koyunlarla uğraşmak hiçte onu sıkmaz, o büyük köpek olduğunu ona hatırlatırdı.

İş hayatından bir alıntı.

Hiç yorum yok: