Perşembe, Mart 23, 2006

çoğunlukla bir serseri gibi yaşamış olabilirim. bazı geceler nerede olduğumu ve bazı sabahlar nerelerde uyandığımı görmezden de gelmişimdir veya bilmemek için yaşamış olabilirim. uyumak = ölmek, ölmek = unutmak dedim de çoğu defa. tüm sıkıntıları aşmak için en pratik ve en kesin çözümdür. tavsiye etmem, onun yerine gidip dertlerinizi kökünden çözün.

yine de serseri olmak güzeldi. genelde içilmeden de serseri olunmuyor. nedir bu kadar çekici kılan serseriliği peki? düşünmeden yaşamak mı? aldırmamak mı? açıklamak zorunda olmadan kendin olmak mı? belki de tüm tanım yanlış, aslında olmak istenen serseri değilde belki sadece kendinsin. (kendim miyim, bazen kenarından geçerim)

kimsenin seni hatalarınla kabul etmeyeceğini farz edersin. kimsenin seni zayıflıklarınla kabul etmeyeceğini farz edersin. kimsenin seni olduğun gibi sevmeyeceğini farz edersin. çünkü çoğunlukla geriye dönüp baktığında kendinden sadece kırıklıklar görürsün. kimseye güvenmemeyi öğrenirsin, kendin olmamayı öğrenirsin...

oysa ki sen sadece senin gibilerin olduğu bir torbadaki misket gibisindir. hepsi cam, hepsi birbirne çarpınca kırılır, ufak parçalar kaybederler. hepsi birbirinden o kadar uzaktır ve o kadar soğuk. (cam hep soğuktur değil mi?)

iyice parçalanmış olanlara üzülürsün, içindeki renkli kısma kadar kırılmıştır, gözünün önünde akar gider içi... sen sadece üzülür, başka da bir şey yapamazsın. önce kime üzüleceğini de bilemezsin; kendine mi ona mı?

büyümemek için çocuk kalmayı tercih edersin. çünkü saf kalmak için değil, çocuklar hayatı bilmez, sosyal zekaları yoktur, tecrübeleri yoktur, büyüdükçe şekillenmiş bir kimlikleri yoktur. çünkü aptal olmak= görmemektir. görmemek = uyumak, uyumak = ölmek, ölmek = unutmak. bu yüzden çocuk olmayı da istersin. çünkü esasında serseri olmakla çocuk olmak arasında hiç bir fark yoktur

Hiç yorum yok: