Salı, Ekim 21, 2008

Gökçeada, Kaleköy, gün batımı ve dibek kahvesi



İşte böyle sakin sessiz bir yer Gökçeada. Çanakkale - Eceabat'tan feribotla 1,5 saatte geçiyorsunuz. Günde 3 sefer vardı biz gittiğimizde, yazın ek seferler konuyormuş.

Çok sakin bir yer. Bakkaldan aldığınız şeyler fahiş fiyat değil. (Askeriyenin etkisi sanırım, kocaman bir komutanlık var) Ama olur da yerseniz, restoranları İstanbuldaki boğaz restoran fiyatlarını aratmıyor. İki kişi bir masadan en az 65'e kalkarsınız. (İçkisiz!) Ama yemeklerin lezzeti süper. Her şey taze, mis gibi :D

Adada manavdı marketti var ama sinekli bakkal görünümünde çoğu. Bir pazar göremedim, bir hal var ama 2 tane minicik dükkandan ibaret. Halkı balıkçılıkla uğraşıyorlarmış ama balık tutan hiç kimseyi de görmedim. Üstelik balık fiyatları İstanbul'dan yüksekti (lüfer 25, çipura 13 - biz gittiğimizde İstanbul'da daha düşüktü)

Ada kocaman, bir sürü baraj gölü var, yani sulu sulak bir ada! Keçiler ve koyunlar dağ bayır özgürce geziyorlar. Yerleşim sınırlı yerlerde.

Adada iki otel var. Geri kalanları pansiyonlar, odalar havasız ve küçük. Kalacak yer konusunda fazla beklentiye girmeyin. Ancak bizim kaldığımız yerde (Yakamoz Pansiyon) mükemmel manzara vardı. Yine de odalardan görünmüyor. İşte o manzara...


Turizm gibi bir dertleri yok gördüğüm kadarıyla ada halkının. Yoksa niye böylesine bakir bıraksınlar ki? Aslında bir diğer güzel yanı da bu sanırım Gökçeadanın. Gerçekten bakir, saf ve muhteşem!


Halkı Rum + Türk karışımı. Hoş bir diyalog oluşmuş. Halkını da sevdim pek. Bir de Tepeköyde dibek kahvehaneleri meşhur. Biz hem madama hem de karşısındaki yere gittik. Dibek kahvesini bu şekilde öğütüyorlar, adını zaten öğütme şeklinden alıyor.


Gerçi şu var, kahve (Türkiyedeki %95 olan kahve gibi) bayat. Taze kahve ile tanıştığım içinde bana tadı yavan geldi. Ama beğenen çok insan çıkar.
Sahipleri hoş yaşlı insanlar.
Yine gideceğim ;)

Hiç yorum yok: