Cumartesi, Şubat 07, 2009

bir dosta övgüler...

resim http://www.suckatlife.com/artwork.html adresinden alıntıdır. güzel resimler var, bakın bir ...

bunalım bun ve alım kelimelerinin birleşiminden oluşan bir kelimedir. alım, yani almaktan gelir. bun ise sıkıntı demek. (TDK'dan baktım valla bun için) yani sıkıntı almak oluyor. peki bu sıkıntı nereye alınıyor, tabiki insan kendi üzerine alıyor. kaça alıyor? hayatı pahasına!

peki düşünelim bakalım insanın alım kapasitesi ne kadar? bun için ayrılmış bir yerimiz var mı? var. neden? çünkü geri kalan her şeyi dışarı atmaya doğuştan hazırız. acaba bunun nedeni bize bebekken hep ağlayınca meme vermeleri olabilir mi? büyüdüğümüzde de ağlama kısmını, duygularımızın çoşkunluğundan kaynaklanan gözyaşları ile birleştirdiğimizde zannediyor muyuz ki hep ağlayınca isteklerimize, ihtiyaçlarımıza kavuşacağız. olabilir. işte bu nedenle, bilinçsiz bir bilinçle içimizi boşaltıp, kendimizi üzüp sıkıp, daha fazlası için bun'a yer açıyoruz. böylece aslında yeri olmayan depoya daha fazla mal sokmaya çalışmaktan ileri gidemiyoruz.

işte abdal'la aptal'ın arasındaki fark budur. abdal deposunun olup olmadığından bir haber, anı yaşarken; aptal deposunun boş olduğunu ve bir mucizenin onu dolduracağını sanır. aslında abdal ya da aptal olmak için de bir şansımız yok. yani saf bir bilinçsizlikle ya da saf bir acıyla yaşayamıyoruz.

ağlamak dedim ya onu düzeltmek lazım. duyguların boşalmasının bir diğer yolu ağlamak. sağlıklı ve olması gereken şeylerden biri. ama bunu bir şantaj malzemesi olarak kullanmak? bu pek sağlıklı değil. bir bebek konuşamadığı için bağırıp ağlayabilir, ama konuşma yeteneği olan bir kişinin istediklerini elde etmek uğruna ağlaması elbetteki hor görülecektir.

yani insan ne ederse kendi kendine eder...

Hiç yorum yok: