Cuma, Şubat 26, 2016

Kırdın Kalbimi, Gel Al Gönlümü

Seni kıracağıma bir tarafımı kırayım diye bir laf var ya. Arkadaş, demeyin! Ne zormuş bu kırık işleri...

2 ay önce tıngır mıngır yolda yürürken, görme engelliler için çakılan şu sarı şeylere bastım. Basmamla kaymam bir oldu, kendimi yerde kıvranırken buldum. Sanki bir plan varmış gibi de Kızılay arabası felaket durumundaki bana yardıma durdu. Yerde solucan misali sağa sola kıvranan bana bakıp, ambulans çağıralım dediler. "Yok dedim, bir şeyim yok. Bi nefes alayım kalkarım ben"

Kulağımda tatlı tatlı mırıldanan bir ses "Kırık olsa duramazsın" diyordu tam da o sırada. Yalan! Sakın inanmayın o tatlı sese!

Neyse sekerek kalktım. Üstüne sekerek de olsa basabiliyorum ya pek sevindim. Yoluma devam ettim. ama durduğumda bir baktım devasa bir ayak bileğim var artık. İner canım, iner değil mi? Yok...

Ayağımın deniz kenarında olmasa da nefis selfilerini çekip doktor ablama gönderdim. "Kırmışsın, hastaneye gel" dedi. Yok canım, kırık olsa duramam...

Hastaneye bile yürüyerek girdim ama bembayaz masumluğu ile göz alan bir alçı ile çıktım. Gerçekten kırmışım. Neymiş, kırık olsa da üzerinde dans bile edebilirmişsin. Ama sen, sen ol sakın etme.

Kırıkçığım yerinden oynamamış, o yüzden şanslı olanlardanım. Kırmasaydım en şanslı ben olurdum. Hayatımda ilk defa aldığım 2 ay sağlık raporumla oturuyorum; yok oturamıyorum, yatıyorum.

1,5 ay kesintisiz yattım. Hava sıcak olsaydı karpuz olurdum. Yata yata büyüdüm ama büyümem ben dahil kimseye yaramadı.

Koltuk değnekleri ile nasıl yürünür, nasıl merdiven çıkılır, nasıl inilir... Size kimse bir şey demiyor, her Türk gibi bende içgüdülerimi sonuna kadar kullandım. Bir de zavallı kol kaslarımı tabi.

Şimdi iyiyim, işe bile döndüm. Kırıktan sonra dünyayı farklı bir gözle mi görüyorum, hayır. Gittim, geldim aynı işte. Şunu da iyi bil okuyan: kemiğimi kıracağıma, seni kırarım...

Alın bakın ayak görün:

Kırılmış bir bebiş:
Hemen saralım:

Oooo demek alçı çıktı, aferin patates:


Hiç yorum yok: