Salı, Temmuz 26, 2005

Bozcaada sefası


geçen yıl bir yere gidemedim, tatilimde evde oturdum. bu yüzden de bütün yıl boyunca gergin gergin herkese baktım. (neden bilmem, çocukluğumda her yaz bir tarafa giden bi ailem bile yoktu ki benim?!)

bu sene mutlaka bir yerlere gitmeliyim diyorum ama nerelere ve kiminle? bazen hayretler içinde kalıyorum. yani çevrem insanlarla dolu; bana yakın-uzak; sevdiğim ve sevildiğim. ama yine de tatilime yalnız çıkmak zorundayım. işe bakınız... (benim anlaşılmazlarımdan birisi olarak kalmaya devam edecek bu konu)

neyse, gözüme bozcaadayı kestirdim. lakin kestirmekle de kaldım. yol uzun, vapur saatleri az, kalacak yer az/kötü/iyi/rezervasyon derken.... çıktığıma çıkacağıma pişman olmak üzereyim. truva seyahat ya da radar turizm'in ne kadar kötü firmalar olduklarına dair yazılar almış başını gitmiş. kamil koç'da gidermiş ama onunda kaza istatistikleri bilinçaltında çok güçlenmiş durumda. araba ile gitsen gece yarısı yola çık ki vapuru yakala ya da gecenin bir yarısı orada ol... sormayın bir gerginlik bir gerginlik...

bunun üzerine çok kızdım ve yurt dışına gitsem bundan iyi dedim. hemen gidip pasaport fiyatlarına baktım internetten. hatırladığımdan düşük çıktı. süper dedim aaa bir de baktım ki online başvuru bile var. o sırada arkadaşım dedi ki bakırköy'deki pasaporttakiler oradan başvuru yapanları kaale almıyormuş. bakmıyormuş bile adamlar. o zaman niye zahmet etmişlerde burayı yapmışlar ki dedim. içim sıkıldı yine...

yalnız nereye gidilir, insan kendi kendini daha ne kadar motive edebilir...

arabaya atlasam en abuk subuk yerde alsam soluğu... mutlu olur muyum ki?

eylül'de çıkacağıma planlarımı yaptım ama ;) tek de gitsem, peşime ordu da takılsa umurumda değil.

Hiç yorum yok: