Çarşamba, Kasım 12, 2008

Bir Adam - Bir Kadın

Adam ondan önce gelmişti odaya her zamanki gibi. Odayı da o tuttu, çünkü kadın utanırdı otel odalarında buluşmaktan. Sadece bir oda, bir yatak, boş bir dolap, bir sandalye... Bundan fazla değildi adam için. Odanın her zamanki solukluğuna hayret ederdi. Özellikle yıpranmayan renkler, aynı oda kokuları, aynı tip sıvı sabunlar.

Ceketini çıkardı sandalyeye astı sakince. Kadın gelmeden önce ellerini yıkamak istedi. Gömleğinin kol düğmelerini çözdü ve kollarını yukarı doğru kıvırdı. Koyu renk tüyleri, kollarının kaslı erkeksi yapısını çıkardı. Aynada kendine baktı, bu kadın ona kendini erkek hissettiriyordu.

Sonra oda kapısı çaldı duyulur duyulmaz bir sesle, sanki çalmaktan korkar gibi. Kadının geldiğini anladı adam. Sağlam adımlarla yere basarak açtı kapıyı. Kadının gözleri, gözlerine değdi. Bir öpüşmeden daha telaşlı...

Kadın odaya girdiğinde derin bir nefes aldı. Sanki sokaklar boyunca hiç nefes almamış gibi ya da koridorlardaki havadan sakınır gibi. Oda aynı adam gibi kokuyordu. Kucaklaştı nefesiyle odayla. Adam arkasından yavaşça örttü kapıyı. Yerinde duraklayan kadına arkasından sarıldı. Adamın hafif nemli ellerini hissetti kadın, adamın gücünün kanında dolaştığını anladı o anda. Gözlerini kapadı ve teslim etti kendini bu etten, kandan koruyucusuna...

Oysa ki çok olmamıştı böyle buluşalı. Haftalar aylar önce değildi bir önceki, sadece bir kaç gün önce. Bir yandaki sokakta, aynı kokulu, aynı renkli bir başka odada. Adam yine böyle sarılmıştı kadına. Bu fikir kadından çıkmıştı, adam ona bir içki içmeyi teklif ettiğinde. Gidelim mi demişti, adam da olur demişti. Otoparka yürüdüler önce, adam sadece izledi. Arabaya bindiler, kadın kullandı. Sonra bir süre gidip, merkezde sakin bir caddede durdu kadın, bir otel önünde. Adama döndü, bir oda tutar mısın bize diye sordu. Adam şaşkın baktı, tedirgin bir sesle olur dedi. İndi arabadan, kadın hareket etti. Adam işlemleri bitirdiğinde kadın içeri girdi, yüzünü saklayıp, kimselere görünmek istemeden adamın koluna girdi. Asansörler yalnız yukarı çıkıp, tek kelime etmeden odalarına girdiler.

Adam odaya girdiğinde bir şey bekleyememişti, kadın da zaten önceden bir şey teklif etmemişti. İçeri girdiklerinde bu şaşkınlıktan mütevellit korku dolu gözlerle birbirlerine baktılar bir süre. Kadın şimdi içebiliriz içkiyi dedi. Adam mini bara gitti, çok fazla olmayan seçeneklerden bir viski, bir de votka mini şişesi çıkardı. Kadın ayakkabılarını çıkarırken, bardaklara doldurduğu içkiyi kadına seçmesi için uzattı. Votkayı seçti kadın.

Adam ceketini çıkardı, sakince sandalyeye astı. Kadın yatakta oturuyordu. Ne yapacağını bilemedi bir an. Neden otel odasında olduklarını da bilemedi. Gidip yanına oturdu daha iyi bir şey bulamadığından. Belki kadın ona söylerdi neler olduğunu. Kadın durgun gözlerle baktı adama. Kravatını gevşetti adamın, kol düğmelerini çözdü, ayakkabılarını çıkardı. Yanyana oturuyorlardı, sanki çok tanıdık iki yabancı gibi.

İşte böyle başlamıştı onların hikayesi. Pek bir beklentisiz. Sonra hep otel odalarında buluşmuşlardı. Hep durgun gibi görünen aşırı heyecanlara kapılmışlardı. Onları kimliklendiren şeyleri gevşetmişler üzerlerinden, erkek ve kadın olarak bakmışlardı birbirlerine. Sadece kendilerini ilgilendiren şeylerden bahsetmişlerdi hep, diğerlerini hep kapının dışında bırakmışlardı. Hatta çalışanlardan bile saklanırlardı, her zaman farklı bir otele giderlerdi bu yüzden.

Kadın odaya baktı, hep soluk renklerle döşenmiş odalar. Sanki ikisinin evi gibiydi, alışmışlardı bu odalara. O samimiyetle uzanmışlardı yatağa, birbirlerine sarılarak. Şu tabloyu değiştirmek istiyorum dedi kadın adama. Daha renkli olmalı odalar, burası çok soluk. Ben de sabunların değiştirmek istiyorum dedi adam. Keşke masayı şöyle alsak dedi kadın. Böylece dışardan gelen ışıkla yazı yazması daha güzel olur. Saten çarşaflar alalım dedi adam. Kadın adama iyice sokuldu, gögsüne iyice yasladı yanağını. Canlı çiçekler de koyalım dedi. Adam bir süre sessiz kaldı. Sonra içten gelen bir sesle, evlenelim dedi.

Hiç yorum yok: