Pazar, Ocak 18, 2015

Pintiliğin Dibine Vurmak...

Cimri biri miyim? Hayır, hatta gereksiz savurganlıklarımı düşününce bazen kendi kendime "acaba aklım neredeydi" diyorum. Yine de bazen aldığım ürün ya da hizmetin değerine göre ödediğim şeye bakıp homurdanıyorum. Küçüklü, büyüklü, irili ufaklı fark etmez...

Geçenlerde, gece gece, can sıkıntısından patlamak üzereyken kendimi yollara vurdum. Evden Rumeli Hisarı 5 km kadar. Yürüyerek gittim. (Genelde yaparım, yeni bir şey değil) Gelince bir mola vereyim istedim ve hemen sahildeki kafelerden birine oturdum. Hava soğuk, dışarıda oturma yeri var sadece ve hafta içi akşam olunca in cin top. Benden bir çay için 4 TL aldı. 

Hep gittiğim yer, ama hiç dikkat etmemişim. Sadece bir küçük bardağa bu fiyatı duyunca "Allah Allah" oldum. Her zamanki gibi bir süre sindirip, ne hissettiğimi anlayamadığım için ve hala canım sıkılmaya devam ettiğinden otobüse binip Kabataş'a gitmeye karar verdim. Beşiktaş'a gelince trafik başladı, ilerleyemez duruma gelince benim jeton da düştü tabi. "10 kuruş maliyeti olan çaya 4 TL alınır mı? Madem alıyorsun bari büyük bardak ver!"

O sinirle tüm eşi dostu arayıp, bunun ne feci bir şey olduğunu anlattım. Sanırım içlerinden "humm, canı sıkılmış yine" dediler sadece. Neyse tabi bir kere farkındalık olunca her yürüyüşüme dilime vuruyor bu konu. Taa ki bugüne kadar. Baltalimanı'nda, sahile sıfır ve bir bardak çayın 1 TL olduğu bir yer bulunca kendime yıldızlı pekiyi verdim. 

Cimri miyim, hayır. Kayseri'nin il sınırlarından içeri bile girmedim. Ama bana sıcak su dışında başka hiç bir şey sunmayan bir yere niye fazla ödeyeyim ki?

Hiç yorum yok: