Pazar, Ocak 01, 2017

Selanik (Thessaloniki / Θεσσαλονίκη) & Kavala ( Kavala / Καβάλα)

Alfabesi farklı olan bir ülkeye gitmek çok garip oluyor. Sanki hiç okuma yazma öğrenmemiş gibi garip bir hale bürünüyor insan. "Acaba orada ne yazıyor, iyi mi kötü..." hiç bilemiyorsunuz. Benzerini Batum'a gittiğimde de yaşamıştım. Bu defa fark turla gittiğim için tabelalar hiç beni yormadı; rehberimiz kalkın dedi kalktık, yatın dedik yattık.

Hafta sonu şehirden sıkılıp değişik bir şeyler deneyeyim diyorsanız buyurun Selanik Kaval turuna... Epey ucuz da, vizeniz varsa tur fiyatı tek kişi gidiş 90 Euro. Selanik otobüs fiyatlarının gidiş dönüş biletinin 80 Euro olduğunu düşünürsek otel 10 Euro'ya geliyor. Tabi rehberlik hizmeti, transferler, sınır kapılarından geçişlerde kolaylık da var. 

Arabayla da gidilebilir dayanacak 9 saatiniz varsa. Tabi bir de araba için gerekli evrakları tamamlamak, ehliyeti uluslararasına çevirmek gibi gibi zahmetleri var. Yalnız kurt olduğumdan bu işlerin benim için anlamı yok. (Evet, bazıları hala inanamasalar da yalnız gittim. Çoğu yere yalnız gidiyorum zaten)

Otobüs zor mu onca saat? Aslında beni en zorlayacak şey tuvalet diye düşünmüştüm. (Bulgaristan Sofya'ya otobüsle gittiğimizde pek mola vermemişlerdi. Oradan deneyim) Turda çok rahat oldu. Türkiye içinde neredeyse 2 saate bir mola verdik. Yunanistan'a geçtiğimizde evet pek mola yeri yok. Yine de Kavala'ya yakın bir yerde hem giderken hem de dönerken mola verdik. 

İki kişi gittiğinizde sizi yan yana iki koltuk veriyorlar. Sarılıp sarmaşıp yatabilirsiniz. Yine de tüm gece o kadar sarmaşmak istemezseniz yorulabilirsiniz. Ben yalnız gittiğim için iki kişilik koltukta rahatça takıldım. Bir ara montumu yastık yaptım, o zaman biraz rahat uyuyabildim.

Geceyi yolda geçirdikten sonra sabah Selanik'e ulaşıyorsunuz. Bizim ilk durağımız bir kilise oldu. Aralık ayının 24'ü olduğu için dini bayram vardı ve kilisede ayin düzenlenmişti. Hem bayram nedeniyle hem de yıl başı nedeniyle her yer cıvıl cıvıldı. Eğer Balat'ta hiç ayine katılmadıysanız değişik gelebilir.



Sonra Atatürk'ün doğduğu evi gezdik. İki katlı bu binada sonrasında bazı değişiklikler yapılmış. Artık bahçeden girişi var, ana kapı kapatılmış. Binanın içi boş, sadece bal mumu heykeller var. Eskiden Mustafa Kemal'in çocukken yaşadığı zamana en yakın eşyalar (kendi eşyaları değil) varmış ama bunlar kaldırılmış. Hızlıca gezilebiliyor.



Arkasından da şehirde serbest zaman. Şehir herkesin de dediği gibi İzmir'i andırıyor. (Sahil doldurulmamış haliyle) Bana ayrıca Beyrut'u da hatırlattığı zamanlar oldu. Bayram nedeniyle sokaklar kalabalık, her yerde şarkılar söyleyen insanlar, balonlar ve çocuklar vardı. İnsanlar genellikle 12'den sonra toplanmaya başlıyorlar, saat 15:00 - 16:00 civarı ise yoğunluk başlıyor ve kafeler ağzına kadar dolup taşıyor.



Ben Türk olmam nedeniyle hiç bir şey yaşamadım (iyi ya da kötü) Yaşayan birini de görmedim turda... İnsanlar Türkçe bilmiyorlar, eskiden göç eden kişiler arasında bilenler olabiliyor ama sadece Türkçe'nize güvenmeyin. İngilizce biliyorlar ve kafelerde İngilizce menü bulunuyor.
İstediğiniz her türde yemek bulabilirsiniz. Yemekle ilgili bir sıkıntı çekmezsiniz. Yerel pazarına uğradım. Etleri olduğu gibi açıkta tutuyorlar. Hijyen konusunda biraz şaşırdım ama sonra "ben burada yaşamıyorum ki ne dertleniyorum" dedim kendi kendime...


Gece turun ekstra taverna eğlencesine katıldım. Normalde katılmam bunlara gereksiz pahalı oldukları için ve çoğunlukla yemek rezalettir. Ama otel şehre çok uzak olduğu için (Taksi gidiş 15 Euro yazıyor) ve tek başıma olduğum için de katıldım. Bu etkinlik 40 Euro'ydu. Burada Taksim'de küçük bir fasıla katılmışsınız gibi düşünün. Yemekler idare ederdi, öğlen iyi yememiş olsam aç kalkardım kesin. Sadece balık pastırmasını deneyin. İlk defa burada yedim ve gerçekten beğendim. Ouzo'da yeni rakı, aynı tatsızlıkta... Ama gidiş dönüş rahat (otobüsle) ve kalabalık olduğunuz için eğlenme ihtimali daha da artıyor. Gerçi ben masadakilere hiç bakmadım, canlı müzik ekibi ile takıldım. Gittiğimiz yerin adı Maestro'ydu. İstanbul'da Arnavutköy'de de eskiden bir restoranı varmış.



Ertesi gün Kavala'ya hareket ettik. Şehir içinde çok uzun bir zaman tanımadı bize. Hızlıca gezip, yemek yedik ve yola düştük. Burada sahil kenarında tur rehberinin önerdiği bir restoran vardı. (Kavala'ya gidecekler için not: yol ağzına en yakın olan, sarı brandalı / sarı masalı) Hiç önermiyorum. Adam siparişleri karıştırdı, sipariş etmediğimiz şeyler geldi. Ettiklerimiz gelmedi. Sonra da karıştırmadım diye diretti. Allah'tan her gelen yemekle birlikte fişi geliyordu yoksa fena hale kazıklanacaktık.




Dönüş yolunda Türkiye sınırına yakın kasabalardan geçiyor (durmadan). Aklınızda olsun arabayla gelirseniz Dedeağaç'ta mutlaka zaman geçirin. Yemek ve gezmek için ideal. 

Bunun dışında göl üzerinde iki kilise var, onları da gezdik. İkisinin de değişik özellikleri var. Bir tanesini buralı bir Paşa yaptırmış.



Şehir pahalı değil, para birimi Euro. Bir yemeği 10 - 20 Euro arasında tıka basa olacak ve yanında içecekle beraber yiyebilirsiniz. Kahve 1,5 - 3 Euro arasında değişiyor. Su hiç almadım, turun sularını tükettim. Evet, turda su vardı ve ücretsizdi. Başka ikram yoktu ama...

DutyFree'ler: giderken Setur'da, dönerken Yunan kısmında durduk. Setur daha ucuz ama limit var. Yunan kısmı büyük ama içindekiler daha az çeşitli. Türkiye gümrüğünden girerken kontrol edilebilirsiniz, o yüzden sınırları aşmamaya dikkat edin. 

Hiç yorum yok: