Ülke haliyle sıcak bir bölgede. O yüzden giderseniz yazın ortasını tercih etmeyin. Mayıs mükemmeldi!
Ülkenin kullandığı alfabe latin alfabesinin dışında olunca yalnız gitmeye gerçekten çekiniyorum. O nedenle tura sadık kaldım. Toplam tur bedeli kişi başı 750 EU'ya geldi 5 gün için. Aslında bunun büyük bir kısmı THY uçak bileti. Onu düştüğünüzde tura verdiğiniz para makul oluyor. THY dışında daha ucuz olan Royal Air Maroc var ama turlarda uçuş saatleri biraz kötü saatlerde, Sabiha Gökçen Havaalınından ve tur süresi daha kısa...
Türkiyeden sadece Casablanca'ya uçuş var. Casablanca beyaz evler demek. Fransızlar koymuş adını. Ünlü filmden adını biliyorsunuzdur. Amma velakin filmle alakası yok. Film Hollywood'da stüdyoda çekilmiş. Adet yerini bulsun diye Rick's diye bir kafe var. Filmdeki kafe olmadıktan sonra gitmenin ne anlamı var diyerek gitmedim.
Ülkede Fransızca akıcı konuşuluyor. Üstelik resmi dili Fransızca! İngilizce ile de hiç sorun yaşamazsınız. Fransızların şehirciliği ülkeye bir biçim vermiş, anladığım kadarıyla da Faslılar da bu durumdan memnun ki değiştirmemişler.
Parası dirhem (DH). 10 Dirhem, 1 EU ediyor. Çevirmesi rahat olduğu için Euro'yu rahatça kullanabiliyorsunuz. Paranızı çok dirheme çevirmeyin, 50 - 100 EU çevirerek başlayın. Her yerde makul bir şekilde çeviriyorlar. Dönüşte exchangelerle boş yere uğraşmanıza gerek yok.
5 saatlik uçuştan indikten sonra ilk olarak Casablanca şehrini gezdirmeye başlıyorlar. Yanımızda bir otobüs şöförümüz ve bir de yerel rehberimiz var.
Şehir bir sahil şehri, pek ilgi çekici yeri yok. Çarşıyı gezdik biraz ama Sultanahmet size emin olun daha çekici gelecektir. Oradaki kafelerden birinde oturup, hem havayı koklayıp hem de ilk Naşnaşımızı içtik.
Şehirde gezdirdikleri yerlerden biri muhteşem bir mimarisi olan karakol. İzin alınarak giriliyor. mini bir avlusu, alçıdan oymaları ile çıldırtıcı bir güzelliği var. Burada her şey küçük küçük ayrıntıları ile işlenmiş. Minik minik bir güzellik yaratmışlar.
Ve tabiki Atlas okyanusunun kıyısındaki ünlü cami: Hasan II camisi. Krallarının adı Hasan, Muhammet vb. 2, 3, 4, 5 olarak gidiyor. Örneğin havaalanın adı Muhammet 5...
Şehir gezisinden sonra otele geldik. Akşam yemeği sonrası da otelimiz sahil kenarında olduğu için sahil boyunca yürüdük, oradaki kafelerde oturup Naşnaş (sütlü kahve), nane çayı veya dondurma yiyebiliyorsunuz. Casablanca futbol takımı biz oradayken şampiyon olmuş, o yüzden sabaha kadar coştular, biz de onların coşkusuna katıldık.
Oteller genel olarak iyi değil, kendiniz gitmek isterseniz 5 yıldız tercih edin ve 4'ün altına düşmeyin. Oda, sabah kahvaltısı ve akşam yemeği veriyorlar. Otel yemeklerinde aradığınızı bulamazsınız ama dışarda da her yerde yemeyin. Özellikle sıcak arttıkça tehlike de artıyor. Güzel restoranlar var gitmeden önce internetten yerlerini mutlaka işaretleyin. Burada bolca göreceğiniz arıların basmış olduğu tatlıcılar. Benden öneri açıktan pek bir şey yemeyin...
İkinci gün otobüsle Marrakech'e geçtik. Yol epey var, yanlış hatılarmıyorsam 3 - 4 saat kadar sürüyor.
Marrakech'in kendi havaalanı var. Oldukça da büyük bir havaalanı aslında. Geçen yıl iklim değişikliği konferansı Marrakech'de yapılmış. Konferans nedeniyle şehrin altyapısı, yollar vs hepsi düzenlenmiş. Marrakech toprak rengi bir şehir ve Fransız şehirciliği burada da etkili. Ülkedeki belirli alanlarda kat yüksekliği sınırlaması var. O yüzden yatayda bir şehir görüyorsunuz.
Yves Saint Laurent'in evini ziyaret ettik. Küllerini bahçeye dağıtmışlar. Değişik güzel bir bahçeydi. Yoğun kaktüs ve değişik bitkilerle doluydu. Buranın adı Marjorelle Gardens olarak geçiyor.
(Fotoğraf benim değil, şuradan alıntıdır: http://sanbruno3.files.wordpress.com/2009/02/marjorelle-gardens-5.jpg)
Marrakech'in en turistik yeri Unesco kültür korumasına da girmiş olan Jemaa el-Fna meydanı. Burası devasa bir meydan. Yılan oynatıcıları, satıcılar, yemek satıcıları... Sultanahmet'in eski hallerine benziyor aynı.
(Bu da gece hali. Fotoğrafı ben çekmedim. Aldığım link: https://bitesizedtravel.files.wordpress.com/2012/10/p1100363-2-1024x575.jpg )
Bu meydanın arkada tarafında kapalı çarşıya benzeyen ama çok daha küçüğü bir pazar var. Aynı Sultanahmet! Hatta orada satılan ürünlerin aynısı Türkiye'de var. Hatta bir kısmı Türkiye'de üretilmiş. Paşabahçe bardakları alıp o kadar yol taşımayın derim.
Şehir gezisi sırasında baharatçılara da sokuyorlar. Buranın kendine has bahatı Harissa, bir tür acı biber. Baharatçı kendi kozmetiklerini de gayet güzel dille satıyor da, ilginizi çekiyorsa bakabilirsiniz.
Taksi kullanabilirsiniz ama pazarlık edin. Önceden hiç bir şeyin parasını vermeyin. Bu ülke pazarlık üzerine ayakta duruyor.
Şehir gezisi olarak genelde eski şehri gezdiriyorlar. Yanılmayın, modern ve devasa bir şehir var. Akşam yemekleri için oraya geçebilirsiniz de... Bir yerel bir tur şöföründen yardım aldık ve gece bizi güzel ve otantik bir restorana götürdü. Canlı müzik ve hatta dansöz bile vardı. İşte o zaman Fas yemeklerini gerçekten tadabildik. Turun götürdüğü yerlerin yemeklerinden medet ummayın, çoğu kişi yemekleri yiyemedi.
Turist Cazibeleri
Turun da extra olarak düzenlediği 3 aktivite var. Bakarsanız siz de internette aynı aktivitelerin yerel turlar tarafından yapıldığını görebilirsiniz.
Chez Ali --> Şe Ali diye okunuyormuş
Buna gitmedik. Benim toplu halde gidilen yerlere karşı artık geliştirmiş olduğum bir yargım var. Hiç bir şeye benzemiyorlar. Turun satış fiyatı 70 EU, yerel turlarda 35 Eu'dan 50 EU'ya kadar aynı etkinliği bulabilirsiniz. Yerel şöförümüze sordum bize 50 EU dedi misal...
Atlas Dağları Turu
Atlas dağlarının eteklerine götürüyorlar. Burada Berberi köylerini görebiliyorsunuz. Bri de tajin kaplarında hazırlanmış yemekleri ikram ediyorlar. Bu tur otobüsle değil, 4*4 araçlarla yapılıyor. Çok beklentiniz olmasın.
Biz buradan dönüşte şöförümüzü yoldan çıkardık ve bizi bir yere götürdü. Dağda bir otel, gerçek Fas'ı hissettiren ve 3 kat özenle toplanmış eşyalar. Buradan halı aldık ama burada da bayıldık!
Bu Berberi alfabesi
Essaouira
Bu gezide yine Marrakech'e 3-4 saat uzaklıkta bir yere gidiliyor. Haliyle git gel epey sürdüğü için şehrin tadını almak mümkün değil ki bence en güzel tur buydu.
Bu turda yolda kooperatiflerde durup Argan Yağı alabiliyorsunuz. Bazen şanslıysanız keçileri de ağaçta görebiliyormuşsunuz ki ben göremedim.
Deniz kenarında nefis bir kasaba. Gezmesi dolaşması ve havası çok keyifli. Aşık oldum resmen. Burann bir diğer özelliği Mazı ağacının (Thuya) köklerinden yaptıkları ahşap işleri. Mazı ağacının kendisine has bir kokusu var. Eve getirdiğinizde sizinle birlikte Fas'ı da getirmiş oluyorsunuz. Mutlaka alın.
Burada yine bir hata yaptık ve yerel rehberin önerdiği bir restorana gittik. Çok da mutsuz olduk. Sakın rehberleri dinlemeyin!
Burada denize giriliyordu. Casablancada deniz dalgaları çok güçlü olduğu için denize girilemediğinden deniz kenarına havuzlar yapmışlardı. Burada insanlar denize giriyordu ve sahil çok güzeldi. Duş yok ne yazık ki, o yüzden günübirlik gelip girmek istiyorsanız duşu unutun. İşte burası benim ayaklarımı okyanusa soktuğum yer oldu.
Genel notlarım:
- Pazarlık şart
- Turistleri dolandırmak isteyen çok. Aldığınız şehin fiyatını bilin.
- Polisler çok önlem alıyor ama meydanda falan cizdanınıza dikkat edin.
- Fas'lılar kafalarına göre takılmayı, sıra dinlememeyi falan seviyorlar. Havaalanına erken gidin. Çünkü karmaşa hakim.
- Dönüşte ayakkabıları çıkarttırıyorlar. Ama uçağa 1,5 litrelik su alıp, uçakta abdest de almaya çalışıyorlar. Ne biçim bir havaalanı güvenliği!
- Havaalanında kuyruklar bitmek bilmiyor.
- Ülkenin her yerinde sigara içiliyor, havaalanında içilmiyor. İçenler tuvalete gidip gizli gizli içiyorlar. Yasağı koyan, uygulatmayan ve görmezden gelenlere maşallah! Hatta komik bir diyalog; ablam sigara içer. Bir görevliye nerde içiliyor diye sorduk, bize kenarı gösterdi. Nasıl yani diyip anlamadık. Çok steril olmuşuz.
Yine gideceğim ben! Bu defa turla değil ve Essaoira'da çok daha fazla zaman geçireceğim!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder